2 Nisan 2011

-miş'li kangren

nefes alldıkça ağrı kemiklerine işlemiş, midesine saplanan bıçağı da çekince, sancıdan kaburgaları yer değiştirmiş. en son başına ulaşmış, sonra saçlarına, saç diplerine, sonra uçlarına kadar inmiş. durdurak bilmemiş, bir umut ya kesmiş atmış ne varsa başında, çoğu gitmiş azı kalmış da o ince ağrıdan kurtulamamışmış.
"uyanmış kalmışmış" sonra bir daha uyuyakalamamış. tüm organları çalınmış bir beden gibi orda kalakalmış.
nefes almayı tekrar denemiş, bir daha da cesaret edememiş. olsunmuş şu dünyada nefessiz yaşayabilen belki de ilk bedenmiş, öyle miymiş? hem zaten içi boşaltılmış soyut bir kavramdan ibaret bir şeyi artık kim ne yapsınmış.
kalkmış, olmayan midesi için olmayan elleriyle yemek gibi bir şey yapmış. yemek onu beğenmemiş, korkmuş, kaçmış, gitmişmiş. bütün korkaklar gibi o da gitmiş, afiyet falan olmayınca da içi içini yemiş. doymamış, içi başının etini yemiş.
yok böyle olmayacakmış, bıçağı çıkardığı yere geri saplamış, "sonra o bütün resimlerini yırtmış", "dünya dalgınların oyunuymuş", yüzünde parçalanmış bir göz olansa artık dalamazmış, ne dünyaya ne de oyuna yer yokmuş.
oturmuş, kanıyla ruhu kendine ağır gelenlerin masalını yazmış. nasılsa gidilecek en güzel yer belliymiş, kalbini çıkarıp kargalara yem etmişte onlar bile beğenmemiş. sonunda ruhu, içi boş bedenini kollarından tutup bir köşeye çekmiş, artık arafta değilmiş, yeri belliymiş. oynadığı sonsuz köşe kapmacalarının hepsini kaybetmiş.
 yarım aklında çocuklarına anlatacağı bir şehir efsanesi kalmışmış; gölgesi görünmez sesi çıkmazmış, yaşı yokmuş, gözleriyse dolu doluymuş, hatırına susmuşmuş. artık nefes alamasa da, olsunmuş.
"şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana yaRabbi, taşınacak suyu göster, kırılacak odunu" bile diyememiş. "kalmış bu silinmez yaşamak suçu üzerinde, bilememiş hangi suyun sakasıymış ya Rabbelalemin, tütmesi gereken ocak nerdeymiş?"

1 yorum:

  1. garip bir hikayenin müsvettesi gibi sanki. bir de alice harikalar diyarında gibi. okuyanı da alıp ufak bir gezintiye çıkıyor bu yazı.

    YanıtlaSil